Haber Aydın’a Google News'te abone olun

Tuncay Mollaveisoğlu, Yılmaz Özdil ile Uğur Dündar'ı karşı karşıya getiren Artı 1 TV'nin nasıl kurulduğunu anlattı.

Mollaveisoğlu'nun Cumhuriyet'te yer alan yazısı şöyle:

2012 yılında Halk TV’nin başına geçme teklifi aldığımda o dönemde CHP ile çok yakın görüntü veren kanalda yer almak istemediğimi belirttim. 

Medyada boşluk vardı. Bağımsız bir TV kanalına ihtiyaç büyüktü. 

Her biri habercilikte marka olmuş isimlerle bir televizyon kanalı kurmayı ve bu kanalı iktidar korkusu olmayan bir patronaj ile yapma yolunu tercih ettik.

Uğur Dündar, Haluk Şahin, Özlem Gürses, Banu Güven, Ece Temelkuran gibi isimlerin ekran önünde olduğu, Uğur Tütçüoğlu, Mustafa Hoş gibi haber ve program konusunda çok deneyimli isimlerin de mutfakta yer aldığı hatta Barbaros Şansal’ın sivri dili ile kendine özgü program yaptığı bir televizyon kanalı...

Kâğıt üzerinde her şey tamamdı. Teknik kalitesi yüksek, çok izlenen bağımsız bir televizyon kanalı yaratacaktık... 

Kanala patron arayışında çok sayıda değerli isimle görüştük... En son Prof. Burhan Şenatalar’ın referansı ile babası çok değerli bir sendikacı olan, o dönem TÜSES Vakfı’nın da başkanlığını yapan Altan Ertürk ile el sıkıştık. 

Uğur Dündar, Haluk Şahin ve ben, Ertürk’ten yayınlara müdahale etmemesi, tüm mali yükü ve yönetimi üzerine aldığı için ücretleri aksatmaması ile ilgili söz aldık. Ertürk sadece kendisine bağlı olan harcama kalemlerini yönetecek, yayına karışmayacaktı...

Hikâye uzun, bu köşeye sığmaz... Artı 1 olağanüstü başarılı yayıncılık yaparak ilk günden itibaren yüksek izleyici kitlesi yakaladı. Nihat Genç, Ayşenur Aslan gibi benim çok değer verdiğim isimleri de ilk başta “kadro yeterli bahanesi ile pazarlık konusu yapıldıkları için” zaman içinde, güçlenince kadroya dahil etme kararı aldık.

Sonra Gezi olayları oldu... Artı 1’de, Gezi’yi baştan sona yayımlama kararı aldık... Muhabirimiz Gökmen Ulu canlı yayınları ile Artı 1’de parladı... Ve baskılar peşi sıra gelmeye başladı... 

Kanalın patronu Altan Ertürk ile gerilim iyice arttı... Maaşlar dahil verdiği sözleri yerine getirmeyen Ertürk ile verdiğimiz kavga, genel yayın yönetmeni olduğum kanalda işten çıkarılmamla son buldu... Haber Müdürü Mustafa Hoş’un işten atılmak istenmesi, Gezi ile tırmanan baskı /sansür süreci... Uğur Dündar başta olmak üzere kurucu ekibin tamamı istifa etti... 

Benden üç ay sonra kanalın başına Can Dündar getirildi… Bugünlerde Sezgin Baran Korkmaz ile ABD’de ortak bir davada adı geçen Ekim Alptekin’in adı biz kanaldan atıldıktan sonra ortaya çıktı. 

Alptekin, o dönemde TABA başkanı ve şaibesiz bir isimdi. 

Ekim Alptekin’i hiç tanımadık, bilmiyoruz, yüzünü dahi görmedik... Altan Ertürk’ün arkasında onun olabileceğine yönelik kanaatimiz, bizden sonra kanala geliş gidişleri sonrasında oluştu...

Alptekin, Artı 1’in arkasında olduğuna yönelik iddiaları o gün de reddetti, bugün de... Altan Ertürk ile bir proje ortaklığı yaptığını, Artı 1’e reklam verdiğini söylüyor...

*

Peki, Artı 1’in hikâyesini ve Ekim Alptekin’i neden yazdım? 

Çünkü Yılmaz Özdil şu sıralarda ABD’de karapara aklama davasında adı geçen Sezgin Baran Korkmaz’ın, Alptekin ile bağlantısı olduğunu söyledi... Hatta Korkmaz’ın, Türkiye’de gazetecilere TV kurdurduğunu iddia etti... Bu iddiayı da ABD’deki iddianameye dayandırdı...

Tamamen uydurulmuş bir iddia... Sezgin Baran Korkmaz, hakikaten bir TV kanalı kurdurdu ise o kanal Artı 1 değil! 

2013 yılında, hatta kanalın kuruluş hazırlığı olan 2012 yılında, ne Sezgin Baran Korkmaz diye bir isim var ne karapara meselesi ne de Ekim Alptekin ile ilgili bugün konuşulan iddialar.

Kaldı ki, bizim Alptekin ile en küçük bir temasımız ya da tanışıklığımız yok!

Kanalda başladığımız günden, atıldığımız ana kadar tek patron vardı, o da Altan Ertürk...

*

Aradan 9 yıl geçmiş... Alptekin’in adı karapara aklama suçundan tutuklanan Korkmaz ile ABD’de bir başka davada birlikte geçiyor...

Yılmaz Özdil ise birbirinden güvenilir gazetecilerle, muhalif bir yayıncılık yapan Artı 1’i, karaparacı Korkmaz’ın kurdurduğunu iddia ediyor!

Abdülhamit’in bıyığının yönünü bilecek kadar araştırmacı Yılmaz Özdil’in, Mustafa Hoş’un Abluka kitabında gün gün anlattığı, bizim medya mahallesinde herkesin bildiği ve tanık olduğu bir televizyonculuk girişimini nasıl ABD’ye bağladığını çözemedik... 

Bugün, Korkmaz ile Alptekin’in adı aynı soruşturmada geçiyor diye, zamanı 9 yıl geriye sararak, üstelik Alptekin ile ilgisi olmayan Türkiye’nin yüz akı gazetecilerinde şaibe yaratmak!... Hâlâ anlamış değilim...

Ben canlı yayında, “bilgi eksikliğidir” dedim... Yazılarını özenle kaleme alan ve yüz binlerin okuduğu Özdil’in, attığı tweet’lerde de aynı özeni göstermesini beklerdim... 

Bu yazı Artı 1 ile ilgili oluşabilecek soru işaretlerine yanıttır... Hikâye çok detaylı ancak özetle böyledir. 

Artı 1, yayın yaptığı süre boyunca bağımsız gazetecilerin baskılara rağmen özgürce yayın yaptığı bir özgürlük adası olarak medya tarihinde yerini almıştır.