İstanbul Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü öğrencisi Aslı Altıok ve İstanbul Gelişim Üniversitesi grafik tasarımı öğrencisi Hasan Doğan, Boğaziçi direnişine destek verdikleri için bir ayı aşkın süredir ev hapsindeler.

İki öğrenci, yaşadıklarını Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar'a anlattı.

- Günleriniz nasıl geçiyor? 

A.A.: Günlerim çok kolay geçmiyor. Evde olmaya alışkın biri değilim. Bu yüzden zorlanıyorum. Bir de ev hapsi öyle izinliyken ya da okul tatilken evde oturmaya benzemiyor. Ev hapsi psikolojik bir işkence. Kendinizin gardiyanı olmanız, aylarca bileğinizde sizi izleyip dinleyen bir kelepçeyle yaşamanız isteniyor. Geçen gece uyurken 04.30’da arayıp, ‘Kelepçenin kayışıyla mı oynadınız? Sisteme sinyal düştü, yarın gelip tutanak tutacaklar’ dediler, sonrası kavga kıyamet tabii. Bir noktadan sonra psikolojik bir savaş vermeniz gerekiyor. Neredeyse her gün ziyaretime gelen arkadaşlarım oluyor. Günlük rutin işler dışında, bir kedim ve bir köpeğim var onlarla ilgileniyorum. Bir de geçen hafta okulum başladı. Uzaktan da olsa derslerimi takip ediyorum.

H.D.: Günlerim aslında süren direnişimizi ve gündemi takip etmekle geçiyor. Kitap okuyorum, film izliyorum, direnişi çiziyorum. Tanıdığım, tanımadığım birçok insandan kitap, dergi vb. hediyeler geliyor. Çok fazla arkadaşım geliyor, onlarla sohbet ediyorum. 

‘EVDEN SES VERİYORUM’

- Eylemleri evden takip etmek sizler için nasıl bir duygu? 

A.A.: İnanılmaz üzücü bir durum. Gezi Direnişi olduğunda 15 yaşındaydım. O zamanlar okuldan kaçıp direnişe katılırdım. 2013’ten beri nerede hakkını arayan biri varsa yanındayım. Nerede bir direniş varsa oradayım. Şimdi binlerce sıra arkadaşım üniversiteleri için, tutuklanan arkadaşlarımız için sokaklardayken evde oturmak çok can sıkıcı bir durum. Ben de elimden geldiğince direnişi büyütmeye çalışıyorum. Sosyal medyada sesimizi duyuruyorum. Evimin penceresine bir pankart yapıştırdım. Dışarıda ne zaman eylem yapılsa, ben de o eylemdeki sözü bu pankarta taşıyorum. Direnişe evden ses veriyorum.

H.D.: Direnişi evden takip etmek çok farklı. Yan yana durduğun, birlikte yürüdüğün arkadaşın gidiyor ve sen kapıya kadar yanında olabiliyorsun. Benim açımdan kötü bir his. Evde yapılacak işleri yaparak arkadaşlarımızın elini hafifletmeye çalışıyoruz.

Ev hapsindeki Aslı Altıok’un penceresinde 

“Ne ben Rapunzelim

Ne sen prenssin

Eve hapsettiğin kadınlar

Kâbuslarını süslesin” yazıyor. 

- Zaman zaman arkadaşlarınızın evinizin önüne gelerek bazı etkinlikler yaptıklarını görüyoruz. O an neler hissediyorsunuz? 

A.A.: Mutlu oluyorum tabii. Kadın mücadelesinin ünlü bir sloganı vardır: Asla yalnız yürümeyeceksin. Sloganın ne kadar gerçek olduğunu görüyorum. Bir aydan fazla süredir ev hapsindeyim ve asla yalnız hissetmedim. Tanımadığım milyonlarca insan bu süreçte yanımda oldu. Evim hiç boş kalmadı. İktidar daha farkında değil ama baskıcı uygulamalarıyla milyonlarca insanı birbirine kenetledi. İzmir’de yapılan bir çıplak aramaya tepki ülkenin kilometrelerce ötesinde yankı buldu. Şu an inanılmaz bir dayanışma var.

H.D.: Arkadaşlarımızın evimizin önüne gelmesi bizim için çok anlamlı. Bizler evden çıkamıyorken onlar sazlarıyla, sözleriyle, eylemleriyle bizlerle dayanışma gösteriyorlar. 

‘HERKES KENDİ KRİZİYLE ÖZDEŞLEŞTİRDİ’

- Boğaziçi eylemleri amacına ulaştımı sizce? 

A.A.: Yaklaşık iki aydır doğrudan Cumhurbaşkanı’na kafa tutan ve geri çekilmeyen bir direniş var. Direnişin başka toplumsal kesimler tarafından da kolaylıkla karşılık bulması, gündemden hiç düşmemesi insanların öğrencilerin ortak kaygılarını paylaştığını gösteriyor. Ülkede ekonomi, pandemi, eğitim yönetilemiyor. Doğrudan ülke yönetilemiyor ve Boğaziçi öğrencileri kendi okullarındaki bir krizle ilgili çıkıp söz söylediklerinde insanlar kolayca bunu kendi yaşamlarında tanık oldukları krizlerle özdeşleştirebiliyor. Umuyorum ki Boğaziçi direnişini tıpkı geçmişte bizi Gezi’ye götüren ODTÜ ayakta eylemlerinde olduğu gibi anacağız.

H.D.: Boğaziçi Direnişi bizim için sadece Boğaziçi Üniversitesi’ne siyasi iktidar tarafından atanan bir kayyum rektörden ibaret değil. Öğrenci temsiliyetinin sayılmaması, üniversite bileşenlerinin görülmemesi, katılım mekanizmalarının kapatılması vb. gibi birçok sorunu içinde barındıran bütün üniversitelerde kalıplaşmış bir şablonla bu sorunların karşımıza çıkmasıydı. Boğaziçi direnişi ise bu kalıplaşmış şablona karşı fitilin ateşlenerek bütün üniversitelere yayılan bir mücadele hattı ördü. 

REKTÖRLÜK HESABI ASKIDA

Erdoğan’ın AKP’li Melih Bulu’yu rektör olarak atanmasına ilişkin protestolar devam ederken Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’nün Twitter hesabı askıya alındı. Konuya ilişkin resmi bir açıklama ise yapılmadı.