Söz konusu kararlarla dünyaca ünlü Meryemana Tabiat Parkı’nın bir bölümünün sit kapsamından tamamen çıkarıldığı, büyük bölümünün ise birinci derece sit alanı özelliğinin “nitelikli doğal koruma alanı” şeklinde değiştirildiği belirtildi. Böylece yapılaşmanın önünün açıldığı vurgulandı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Selçuk sınırları içerisinde yer alan 12. Grup Doğal Sit alanlarının koruma statülerini değiştirme kararının şok sonuçlara yol açtığı ortaya çıktı. Söz konusu kararlarla dünyaca ünlü Meryemana Tabiat Parkı’nın bir bölümünün sit kapsamından tamamen çıkarıldığı, büyük bölümünün ise birinci derece sit alanı özelliğinin “nitelikli doğal koruma alanı” şeklinde değiştirildiği belirtildi. Böylece yapılaşmanın önünün açıldığı vurgulandı.

Konuyla ilgili bir rapor hazırlayan Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi, “Bölgede bulunan bir başka koruma statüsüne sahip alan olan “Meryemana Tabiat Parkı”nı kapsayan alanda yapılan değişiklikle bu bölgenin bir bölümünün tamamen doğal sit dışına çıkarıldığı, büyük bölümünde ise daha önce 1.Derece Doğal Sit Alanı statüsünde olan bölgelerin “nitelikli doğal koruma alanı” olarak belirlenmiş olduğu hususları tespit edilmiştir” ifadeleri kullanıldı.

Biyolojik çeşitlilik ve endemik bitkiler tehlikeye girdi

Selçuk İlçesi Küçük Menderes Deltası Doğal Sit alanlarındaki statü değişikliklerinin doğa ve kamu yararına aykırı onaylandığının ifade edildiği açıklamada; “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Selçuk İlçesi sınırları içerisinde yer alan 12. Grup Doğal Sit Alanlarının koruma statülerinin “Doğal Sit – Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Doğal Sit – Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescil edilmesi çalışmaları da bahsi geçen sürecin devamı niteliğindedir. Gerçekleştirilen koruma statüsü değişiklikleri en başta; Bozdağlar’dan doğarak 175 km boyunca uzanan ve 8000 yıllık süreçte oluşan bir ekolojik koridor yaratan Küçük Menderes Nehri havzasında yer alan Önemli Doğa Alanlarının biyolojik çeşitliliğinin (özellikle sadece bu bölgede yaşayan endemik bitki ve hayvan türlerinin) hızlıca yok olmasına neden olacak riskler taşımaktadır” denildi.

Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesinin açıklaması şöyle:

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında dönemin Kültür Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar sonucunda tespit ve tescili gerçekleştirilmiş olan doğal sit alanları konusundaki yetkilerin 2011 yılında yapılan mevzuat değişiklikleri ile Çevre Şehircilik Bakanlığına devredilmesiyle doğal sit alanlarının yeniden irdelenmesine başlanmıştır. Günümüze değin gerçekleştirilen irdelemeler değerlendirildiğinde, ne yazık ki pek çok örnekte doğal sit alanlarının bütünlüklü ve korumacı bir yaklaşımla ele alınmasından uzaklaşıldığı ve bu değerli alanların sermayenin talep ve beklentilerine göre yeniden planlanmakta oldukları görülmektedir. Bu süreçte alınan bilimsel koruma yaklaşımlarına aykırı kararlarla İzmir İlindeki Foça, Urla İlçeleri ile Karaburun, Çeşme Yarımadaları ve ülkemizin en önemli sulak alanlarından biri olan Gediz Deltası başta olmak üzere korunması gerekli doğal sit statüsündeki alanların doğal niteliklerinin bozulmasının önü açılmış ve söz konusu alanlar yapılaşma tehdidi ile karşı karşıya kalmışlardır. Nitekim TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi olarak 16.03.2020 tarih ve 31070 Sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik`te yapılan değişikliklerin 2863 Sayılı Kanun kapsamında koruma altına alınmış olan doğal sit alanlarında yol açabileceği tehditlere ve tahribatlara ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirmiş, gerekli uyarılarda bulunmuştur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Selçuk İlçesi sınırları içerisinde yer alan 12. Grup Doğal Sit Alanlarının koruma statülerinin “Doğal Sit – Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Doğal Sit – Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescil edilmesi çalışmaları da bahsi geçen sürecin devamı niteliğindedir. Gerçekleştirilen koruma statüsü değişiklikleri en başta; Bozdağlar’dan doğarak 175 km boyunca uzanan ve 8000 yıllık süreçte oluşan bir ekolojik koridor yaratan Küçük Menderes Nehri havzasında yer alan Önemli Doğa Alanlarının biyolojik çeşitliliğinin (özellikle sadece bu bölgede yaşayan endemik bitki ve hayvan türlerinin) hızlıca yok olmasına neden olacak riskler taşımaktadır. Geldiğimiz süreçte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İzmir genelinde ekosistemin bütüncül olarak korunmasına darbe vuracak değişikliklerde ısrarcı olduğu, kamu ve doğa yararı ilkelerini ve bilimsel koruma yaklaşımlarını hiçe sayar bir tutumla sermayeye kucak açmakta olduğu, Selçuk ilçesi örneği ile bir kez daha görülmüş durumdadır.

Doğal Sit Alanlarında Bilimsel Dayanaktan Yoksun Statü Değişiklikleri Kabul Edilemez! 

Selçuk ilçesinde yer alan koruma alanlarının sit statülerinin yeniden belirlenmesine ilişkin (askıya çıkarılan işlemin ekinde bir adet pafta dışında herhangi bir veri, açıklama, bilimsel rapor bulunmamaktadır) onaylanan işlem dikkate alındığında;
Çamlık Köyü’nün güneydoğu kesiminde yerleşim alanının çeperinde yer alan 2.Derece Doğal Sit Alanının, Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanına dönüştürülmüş olduğu, yapılan değişiklikle bu bölgenin yapılaşmaya açılma riskinin oluştuğu,
Çamlık Köyü kuzeybatı kesiminde ise 2.Derece Doğal Sit Alanı olan bölgenin sit statüsünün tamamen kaldırılmış olduğu, yerleşim alanı çevresindeki bu kararın ilgili alanda yapılaşmanın önünü açacak nitelikte, rant odaklı olduğu,
En önemli değişikliklerden birisinin Zeytinköy’ün     güneyindeki bölgede yapılmış olduğu, bu bölgenin koruma statüsünün 1.Derece Doğal Sit Alanı ve kısmen 2.Derece Doğal Sit Alanı statüsünden Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı statüsüne geçirilmesiyle; kesin koruma yasağının bulunduğu koruma statüsüden, yapılaşmaya olanak tanıyan bir statüye taşınmış olduğu,
Selçuk – Seferihisar yolu doğu ve batı bölgesinin sit statüsünün de 1. ve 2. Derece Doğal Sit Alanı statüsünden     Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı Statüsüne dönüştürüldüğü ve bu bölgede sit dışına çıkarılan alanların yer aldığı,
Sulak     Alan Koruma Bölgelerini kapsayan Küçük Menderes Nehri kuzey ve güney kesimini kapsayan Göller Bölgesi’nde 1.Derece Doğal Sit     Alanı statüsünde bulunan “Sulak Alan Koruma Bölgeleri”nin yeni irdelemeler sonucunda parçalı bir yaklaşımla değerlendirildiği ve bunun sonucunda alanın bir kısmı kesin korunacak hassas alanında kalırken, bir kısmının ise nitelikli doğal koruma alanı olarak belirlenmiş olduğu,
Sulak     Alan Koruma Bölgelerini kapsayan Küçük Menderes Nehri kuzey ve güney kesimini kapsayan Göller Bölgesi’nde 1.Derece Doğal Sit Alanı sınırları kapsamında ayrıca “Ekolojik Etkilenme Bölgeleri”nin de yer aldığı ancak Ekolojik Etkilenme Bölgesi Sınırı incelendiğinde, yapılan değişiklikte bu sınırın içinde kalan alanın küçük bir bölümünün “kesin korunacak hassas alan” olarak belirlendiği, bölgenin büyük kısmının ise 1. Derece Doğal Sit Alanından  “nitelikli doğal koruma alanı” statüsüne düşürülmüş olduğu,
Küçük Menderes Deltası Sulak Alanları içinde belirlenen koruma statüsü farklılıklarının nasıl belirlenmiş olduğunun bilimsel gerekçelerle açıklanmamış olduğu, Ekolojik etkileme bölge sınırı içindeki bazı kısımların yapılaşmaya olanak veren “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı”nda kalmasına yol açan kararların bilimsel kriterlerle açıklanmasının zorunlu olduğu, yine bu bölgede Yaban Hayatı Koruma Bölgesini kapsayan sınır içerisinde farklı kategorilerin belirlenmiş olduğu; bu bölgenin bir bölümü kesin korunacak hassas alanında kalırken, önemli bir kısmının ise “nitelikli doğal koruma alanında” kalmasının bütüncül koruma yaklaşımları açısından sorun oluşturacağı,
Bölgede bulunan bir başka koruma statüsüne sahip alan olan “Meryemana Tabiat Parkı”nı kapsayan alanda yapılan değişiklikle bu bölgenin bir bölümünün tamamen doğal sit dışına çıkarıldığı, büyük bölümünde ise daha önce 1.Derece Doğal Sit Alanı statüsünde olan bölgelerin “nitelikli doğal koruma alanı” olarak belirlenmiş olduğu hususları tespit edilmiştir.
Yukarıda ifade edilen hususlar dikkate alındığında sit statüsünün yeniden belirlenmesine yönelik işlemin herhangi bilimsel dayanağının olup olmadığının tartışmalı olduğu görülmektedir. Gerçekleştirilen koruma statüsü değişikliklerinin özellikle yerleşim alanı çeperlerinde ve turizm alanı sınırları içinde yer alan bölgelerdeki doğal sit alanlarında yapılmış olması ayrıca düşündürücü bir durumdur ve korunması gereken alanlarda geri dönüşü olmayan kayıplara neden olacaktır.

Koruma Alanlarının Statüleri Sermayenin Talepleri Doğrultusunda Değiştirilemez! 

Doğal sit alanlarının yeniden irdelenmesi çalışmaları; sermayenin talep ve beklentilerine göre değil de, bilimsel gerekçelere temellendirilerek yapıldığı zaman doğru ve kamuoyunun üzerinde uzlaşabileceği sonuçlar yaratabilecektir. Parsel ölçeğinde ya da bütünlükten uzak bir şekilde yapılan değerlendirmeler, doğal alanların etkili bir biçimde korunması/yönetilmesi bir yana, hızlı bir biçimde yok olmasına neden olmaktadır. Kültür Bakanlığı döneminde tescil edilen ve büyük bir bölümü bütüncül irdelemelere dayanılarak yapılan doğal sit alanı tescillerinin sorunlu yönlerinin olduğu kabul edilmekle birlikte, bu sorunların çözümü için izlenmesi gereken yol ilgili bilimsel uzmanlık alanlarının katılımıyla gerçekleştirilecek olan analiz ve araştırma süreçlerinin izlenmesi olmalıdır. Söz konusu sit alanlarının yeniden değerlendirilmesi sürecinde, bu sorunların bütüncül ve bilimsel yaklaşımla, şeffaf bir yol izlenerek çözülmesi bu alanların korunabilmesi için temel bir zorunluluktur.
Korunan alanların tespit-tescil ve yeniden irdelenmesi konusunda hazırlanan mevzuat hükümlerinde, kesin korunacak hassas alanlar için belirlenmiş koruma kriterlerinin büyük bir bölümünü taşıdığı bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuş olan doğal habitatı, farklı koruma statüleriyle parçalayarak değerlendiren ve koruma derecesi değiştirilen doğa parçalarının telafisi mümkün olmayacak şekilde tahribata açık ve savunmasız hale gelmesine yol açan bu durum; hukuka, mevzuata, bilime, kamu yararına, koruma esaslarına açık bir şekilde aykırıdır. Koruma statülerini değiştirerek bütüncül koruma yaklaşımını ve geçmişte belirlenmiş süreklilik arz eden koruma statülerini ortadan kaldırmak, yasal boşluklar ve mevzuat eksiklikleri yaratarak karar verici olarak tarif edilen Bakanlık aracılığı ile milyonlarca hektar koruma alanında çeşitli yatırımlar yapılmasının önünü açmak; özellikle dünya genelinde iklim değişikliğinden kaynaklı bir ekolojik hassasiyet süreci yaşanırken, gelecek kuşakların, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını tehlikeye atmak olacaktır.
Sonuç olarak bahse konu sit statüsü değişikliklerinin; kamu yararına, koruma mevzuatına, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğu ve uygulanması halinde ileride doğada telafisi mümkün olmayan yıkımlara neden olacağı dikkate alınarak, TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi olarak söz konusu işlemi yargıya taşıyacağımızı belirtiyor ve başta Selçuk halkı olmak üzere tüm halkımızı ve ilgili kurumları sürece dahil olmaya davet ediyoruz.