Beş maddelik kanun teklifinde, atalık tohumların mevcut kanunun yarattığı piyasa şartlarından istisna tutulması, üretim, denetim ve sertifikasyon konusunda Türkiye Tohumcular Birliği’nin yetkilendirilmesinin önüne geçilmesi ve yerli tohumculuğun desteklenmesi gibi önerilerin yer aldığı kanun teklifi reddedildi.

“Türkiye’de tohumculuk pazarının yüzde 70’i yabancı firmaların elinde”

Yokuş, “Yerel tohumlar, bir ülkenin hazinesi niteliğindedir. Biyoçeşitliliği koruma, geliştirme ve kayıt altına alma işi öncelikle kamunun sorumluluğunda olmalıdır. Tek tip tohumların kullanımı; biyoçeşitliliğin azalması, tarımda hastalık ve zararlıların artması, tarım ilaçlarının daha çok kullanılması anlamına gelmektedir. Türkiye’de tohumculuk pazarı 750 milyon dolarlık bir hacme ulaşmıştır. Bu pazarın 150 milyon doları sebze, 600 milyon doları tarla bitkileri tohumlarından oluşmaktadır. Netice itibarıyla Türkiye’de tohumculuk pazarının yüzde 70’i yabancı firmalara aittir.” ifadelerini kullandı.

“Yasanın yasaklamasına rağmen üreticiler ata tohumuna sahip çıkıyor” 

Tohumculuk sektörünün 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’yla çok uluslu şirketlerin hâkimiyetine girdiğini belirtilen önergede şu ifadeler kullanıldı:

“Bu kanunla çiftçilerin kendi tohumlarını ve bunlardan üretilen fideleri satmaları yasaklanmıştır. Çiftçi, çoğunluğu hibrit ve yeniden ekilemeyen tohumlara mahkûm edilmiştir. Ürün yetiştirmek için her yıl sertifikalı tohum satın almak zorunda kalan üreticilerin bir kısmı bu çarkın dışına çıkabilmek için çabalamaktadır. Tohumculuk Kanunu’yla üretimin dışına itilen çiftçiler, besin değeri yüksek ve sağlıklı atalık tohumları yaşatabilmek için birçok kentte tohum takası etkinlikleri yapmaya başlamışlardır. Böylece sertifikasız yerel tohumların ticari satışına yasaklama getiren, para ve hapis cezaları öngören kanunun mağdur ettiği üreticiler binlerce yıllık tarım kültürünü yasaya karşı koruma çabası içine girmişlerdir. Ata tohumculuğunun önündeki en büyük engel, çiftçilerin yerel tohumlar ile yerel tohumlardan ürettikleri fideleri satma haklarının kanunla yasaklanmış olmasıdır. Mevcut yönetmelikle yerel tohumlarda sertifika alma ve tohumluk üretme yetkisi sadece Tarım ve Orman Bakanlığına aittir.”

“Tohumculuk kanunu uluslararası anlaşmalara aykırı”

“4 Kasım 2002 tarihinde gıda ve tarım için Bitki Genetik Kaynakları Uluslararası Antlaşması Türkiye tarafından imzalanmıştır. Bu anlaşmada “Çiftçi Hakları” adlı bölümde çiftçilerin tohum ve fide satma hakları açıkça yazılmıştır. Dolayısıyla şu andaki Tohumculuk Kanunu bu uluslararası anlaşmaya da aykırıdır. Bilindiği gibi kanunlar uluslararası anlaşmalara aykırı olamaz.
Anayasa’mızın 168’inci maddesine göre “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.” Yerel tohumlar da tabii servet niteliğindedir. Tabii servetlerin özel mülkiyete konu edilmesi mümkün değildir.”
“Birleşmiş Milletler Köylü Hakları ve Köyde Yaşayan Diğer İnsanların Hakları Bildirgesi’nin 19’uncu maddesinde tohum hakkına göre 5553 sayılı Kanun Türk köylüsünün evrensel haklarına aykırılık teşkil etmektedir. Birleşmiş Milletler Bildirgesi’nin 19’uncu maddesine göre “Köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanların tohum hakkı vardır.” Yine aynı maddeye göre “Atalık tohum üretme ve çoğaltma, malzemelerini sağlama, kullanma, takas etme ve satma hakkı vardır. Köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanların tohumlarını geleneksel bilgilerini sürdürme, kontrol etme, koruma ve geliştirme hakkı vardır.”

Akşener: Anadolu tohumu muhafaza edilmeli

Yokuş, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in geçtiğimiz ay İzmir Çeşme’de düzenlenen Tohum Takas Şenliği’ndeki şu sözlerini hatırlattı: “Yerli tohum ölüyor. Genetiği değiştirilmiş hibrit tohumu herhangi bir işe yaramayan, sadece bir kez faydalandığımız, 2’nci kez yetiştiremediğimiz bir sistemin içerisine Türkiye itildi. Asıl millî ve yerlilik Anadolu’nun tohumunu muhafaza etmekle olur.”