Cumhuriyet Halk Partisi Efeler İlçe Başkanı Polat Bora Mersin yazılı bir basın açıklaması yaptı. Başkan Mersin, “Yani meslek unvanın başında “cumhuriyet” kelimesi taşıyan kamu görevlilerine “p…..nk” diyebilecek kadar ileri giden birine öfke kontrolü eğitimi verilince sorun çözülmüş oluyor mu, süreci hep birlikte takip edecek ve göreceğiz” dedi.

CHP’li Mersin’in açıklaması şu şekilde:

Biliyorsunuz daha birkaç gün evvel, Aydın ve Türkiye tarihinde belki de ilk kez bir cumhuriyet savcısına peş peşe hakaretler edilmiş, “Allah belanızı versin” denilmiş, en sonunda “p.....nk” ifadesi kullanılmıştı. Bugün medyaya yansıyan bir haberde bu ifadeleri kullanan sözde gazetecinin Aydın Adliyesine çağrıldığı, eğitim tedbiri amaçlı öfke kontrolü eğitimine hükmedildiği iddia ediliyor. Tabi bu tabir-i caizse bir ara karar. Yani meslek unvanın başında “cumhuriyet” kelimesi taşıyan kamu görevlilerine “p…..nk” diyebilecek kadar ileri giden birine öfke kontrolü eğitimi verilince sorun çözülmüş oluyor mu, süreci hep birlikte takip edecek ve göreceğiz.

Haberde yer alan CMK/3C’de aynen şu deniyor: “hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde mesleki uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak” Yani aslında bu tedbirde kişiye; “sen kendini kontrol etmekten acizsin biz senin yerine edeceğiz kardeşim” deniliyor.
Bunların madara olması, böyle rezil olmaları; yalanlarının, iftiralarının, hakaretlerinin, kamu görevlilerinin itibarının, devletin yargı organlarının isimlerinin yer ile yeksan edilmelerinin karşılığı mıdır, bunu da bekleyip göreceğiz.

Ancak ortaya çıkan bir durum var ki; karşımızda bazı melekelerini kontrol etmekten aciz, Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerine ve görevlilerine karşı obsesyon geliştirmiş tipler var. Savcılara, hem de medya aracılığıyla galiz küfrün nihai karşılığı nedir, sonradan çark etmek özür müdür, hep birlikte göreceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak takipçisi olacağız. Ha böyle yaparak siz savcılara baskı yapabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?

Ben söylüyorum, hep söyledim; bunların birisi Mustafa Savaş’ın basın danışmanı, birisi siyasi danışmanı, biri sağında biri solunda duruyor. Mustafa Savaş kazansaydı bunlar işlerine bakacaklardı, dert tasa bu. Biliyorsunuz biri sahtecilikten, birisi de masa başında masum itfaiyecilerin kişisel bilgilerini kullanarak iftira mektupları yazmakta tescili.
Şimdi öfke kontrolü deniyor. Masa başında sahte mektup yazmak da “kumpas kontrolü eğitimi” ne mi tabii tutulacak tabi onu da bekliyoruz. O soruşturmayı da parti olarak yakından takip ediyoruz, sonu ne olacak adalete güveniyoruz. Bu kadar hakaret, bu kadar iftira, bu kadar kolay mı görmek istiyoruz.

Ve ben bu çığlığımı bütün partilerin sayın genel başkanlarına yazıyorum; bu olayları, herkes görsün, herkes duysun. Türk adaletine “hakaret” demiyorum bakın, küfretmenin bedelini hep birlikte göreceğiz, müşahede edeceğiz.