Haber Aydın’a Google News'te abone olun

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in gazetecilere yönelik sözlerini köşesine taşıdı.

Özdil'in bugünkü "Herkes kapısının önünü süpürsün" başlıklı yazısı şöyle:

Sedat Peker işini namusuyla yapanları tenzih ederek, gazetecilerin “şerefsiz” olduğunu söyledi, alt tarafı bir avanta yemek parası karşılığında bile “kalemlerini sattıklarını” söyledi.

Haklı değil mi?

Bunca vahim iddiayı haber yapmayan, kenardan kenardan başka konuları yazan gazeteciler basın ahlakından söz edebilir mi?

Sedat Peker beş video yayınladı, 20 milyon defa izlendi.

Milletin merak ederek 20 milyon defa izlediği meseleyi, görmezden gelmek, yokmuş gibi davranmak, milletin bildiğini milletten saklamaya çalışmak, milletten utanmamak, tiksindirici değil mi?

Sahte hahamın iftiralarını manşete çekeceksin, sahte cephanelik kazılarını canlı yayınlayacaksın, varlığıyla onur duyduğumuz insanların evlerine yapılan sahte delil baskınlarını henüz evler basılmadan duyuracaksın, kumpas tetikçisi bavulcu'yu “yılın gazetecisi” seçeceksin… Sedat Peker'in tarih, adres, şahit göstererek yaptığı somut açıklamalarını güvenilmez bulacaksın öyle mi?

Dünyanın en prestijli bilim kurumlarından Oxford Üniversitesi, dünya çapında “yalan haber” araştırması yaptı.

Meksika'dan Malezya'ya, Brezilya'dan İngiltere'ye, Japonya'dan Danimarka'ya, Arjantin'den Bulgaristan'a kadar 37 ülkenin medyasını taradılar.

Bile bile yalan haber veren, uydurulmuş sahte haber yayan, kasıtlı olarak yanlış bilgi aktaran, photoshoplu fotoğraflarla iftira atan, bütün dünyanın en ahlaksız medyası, bizim medya çıkmadı mı?

“Elleri eldivenli, üstleri çıplak, deri pantolonlu geziciler, Kabataş'ta başörtülü bacımın kafasına işediler, kahkaha atarak cinsel organlarını başörtüsüne sürttüler” diye yazmadılar mı?

“Ben gördüm” demediler mi?

Bir gram haysiyeti olan insan “dünya bize hayran, Almanya bizi kıskanıyor, enflasyon düştü, işsizlik azaldı” diye haber yapar mı?

Açıktan para alıp, köşesinde örtülü marka reklamı yapanlar yok mu?

Ekonomi sayfalarını, televizyonlardaki finans programlarını borsa ve döviz manüplasyonu için kullananlar yok mu?

Otelleri yazıp, o otellerde bedava kalan, restoranları yazıp, o restoranlarda bedava ağırlanan, bayramda-yılbaşında telefon açıp “benim hediyem niye gelmedi” diye hesap soran gazeteciler yok mu?

Komisyon aldığı dizileri ballandıra ballandıra öven, komisyon verilmeyen dizileri yerden yere vuran gazeteciler yok mu?

Uluslararası şirketlerin avanta gezileri sayesinde habire yurtdışını dolaşan, karşılığında o şirketleri parlatan gazeteciler yok mu?

GDO lobisinin, sıvı şeker lobisinin, ithal tohum lobisinin gazetecileri yok mu?

Milletin aşısını gaspedip, milletin hakkı olan aşıyı kendisine yaptıranlar, milletin lehine gazetecilik yapabilir mi?

Aktrol var, halktrol yok mu?

Akp belediyelerinden maaşa bağlanan gazeteciler biliniyor, Chp belediyelerinden maaşa bağlanan gazeteciler bilinmiyor mu?

Akp'yi yalayarak köşe kapan, televizyonda program yaptırılan gazeteci çok, Chp'yi yalayarak nemalanan gazeteci az mı?

İktidar medyası Akp'nin rezilliklerini sansürlüyor, muhalefet medyası Chp'deki çürük yumurtaları yazıyor mu?

Hırsızımız laik olunca sorun olmuyor da, hırsızımız dinci olunca mı sorun oluyor?

Akp'ye vatana ihanet suçlaması yaparken, aniden dönüp, saraya kapıkulu olan ve Chp'ye vatana ihanet suçlaması yapan gazeteciler yok mu?

Daha düne kadar Akp yalakasıyken, feto tetikçisiyken, namuslu insanları linç ederken, Atatürk'e bile küfrederken, aniden dönüp, bağımsız medyaya rutubet gibi sızan, bir anda muhalif kimliğine bürünen gazeteciler yok mu?

Hâlâ Türkiye'de mutasyon var mı diye merak ediliyor…

Gazeteci mutantlar herkesin gözünün önünde değil mi?

Hava günlük güneşlikken cesur pozlarına bürünen, hava bozunca masanın altına saklanan gazeteciler yok mu?

Ekranlarda muhalif ayaklarına yatarken, kimsenin görmediği ortamlarda bakanlara bağlılık bildiren, patronunu gammazlayan, mesai arkadaşlarını ispiyonlayan gazeteciler yok mu?

Bu yazdıklarımı sıradan vatandaşlar belki duymamış olabilir.

Bu ülkede gazetecilik yapıp, bunları bilmeyen var mı?

Gazeteci cemiyetleri bilmiyor mu?

Basın konseyi bilmiyor mu?

İşini namusuyla yapan gazetecilerden bir kişi bile çıkıp “Sedat Peker şerefsiz gazetecilere şerefsiz diyerek ayıp etmiş” diyebilir mi?

Bir memleketin siyaseti neyse, medyası da odur.

Biri kokuşmuşken, öbürünün çürümemesi mümkün değildir.

Herkes kapısının önünü süpürsün kardeşim…

Temiz toplum istiyorsak, savcıdan polisten önce, temiz medya gerekir.