27 Mayıs 1960 darbesinin 59.yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayınlayan AK Parti Aydın Milletvekili Metin Yavuz, “Diktatörlük ve yolsuzluk yaftasıyla bu ülkenin başbakanı ve iki arkadaşının idam edildiği 27 Mayıs 1960 tarihi ülkemizin siyaset tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. 27 Mayıs 1960 tarihinde ülkemiz özgürlüğe, milli iradeye ve demokrasiye karşı ilk darbeyi almıştır. Yeter söz milletindir sloganıyla yola çıkan merhum başbakan Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti, 27 yıllık tek partili CHP iktidarına son vermişti. Bunu hazmedemeyenler, milletin rekor oyuyla iş başına gelen Menderes’i, diktatörlük ve yolsuzluk yaftasıyla idama götürmüşlerdi. O tarihte Türk siyaset tarihine silinmeyecek kara bir leke sürülen darbeyi ve yapanları öncelikle esefle kınıyorum. Bildiğiniz gibi, darbeyle anayasayı kaldırıp, milletin meclisini kapatan askeri cunta, bir süre ülkeyi yayınladığı tebliğlerle yönetti. Sonrasında hazırlanan yeni anayasanın onaylanması için sandığa gidilmiş ve onaylanan 1961 anayasasıyla çift meclisli bir yönetim anlayışı kabul edilmişti. Yani TBMM artık iki meclisten oluşacaktı. Bunlardan biri millet meclisi, diğeri cumhuriyet senatosuydu. Bu sistem de aslında cuntacıların bir kurgusuydu. Çünkü onların şöyle bir endişesi vardı. Demokrat partinin devamı olan ve hemen akabinde kurulan Adalet Partisi, Türkiye Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi vardı ve halkın bunlara demokrat partinin devamı gözüyle bakarak teveccüh göstereceğini düşünüp, nispi temsili usul diye bir sistem getirdiler. Buradaki amaç Demokrat Parti’nin bir daha iktidara geçememesiydi. Ama sonuç bekledikleri gibi olmadı. Yeni genel seçimlerin yapıldığı 15 Ekim 1961 tarihinde sandık sonuçları açıklandığında CHP cephesinde panik havası içerisinde büyük bir huzursuzluk yaşandı. Darbeciler her ne kadar CHP’nin tek başına iktidar olmasını isteseler de, halk darbeye karşı tepkisini ortaya koymuş ve bu vesile ile CHP her ne kadar birinci parti olsa da tek başına iktidar olmasına müsaade etmedi. İşte tamda o dönemde ülkemiz ilk kez koalisyon ile tanışmıştır.” dedi.

“Koalisyon hükümetleri bu memlekete hiçbir şey kazandıramamıştır”

Koalisyon hükümetlerini eleştirerek açıklamasına devam eden Yavuz, “Siyasal ve ekonomik görüş ayrılıkları olduğundan dolayı, 1961 yılında kurulan ilk koalisyon hükümetinin ömrü sadece 6 ay sürmüştür. Bir hükümet 6 ay içerisinde ne gibi bir icraat yapabilir ki. 2002’ye kadar devam eden süreçte kurulan her koalisyon hükümetine bakın bu memlekete hiçbir şey kazandıramamıştır. Dışa bağımlı, borç içinde yüzen bir ülkede milletimizin benzin, yağ, çay, tüp bile bulamakta zorlandığı kara günleri yaşadık. Ülkemizi aydınlıktan karanlığa gömenler, ne zaman ki bu ülke ayağa kalkmak istese hemen yeni bir saldırı politikasını uyguluyorlar. 2002’den bu yana AK Parti iktidarı ile karanlıktan aydınlığa geçen, bir çağ açılıp yeni bir çağın kapanmasından sonra bile başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, ülkemize, bizlerin birlik ve beraberliğine karşı yapılan saldırılar ile karşı karşıya kaldık. Bu ülkenin ilerlemesini, gelişmesini, muasır medeniyetler seviyesine gelmesini istemeyenlerin gerçekleştirdikleri eylemlerden 27 Mayıs, 17-25 Aralık, 15 Temmuz kardeşliği bunun en somut örnekleridir. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’tur. 27 Mayıs 1960 tarihinde Demokrat Parti hükümetini askeri darbe ile devirerek siyasî iktidarı ele alan Milli Birlik Komitesi ile bu tarihten tam 56 yıl sonra 15 Temmuz 2016’da “Devletin yönetimi teşkil edilen yurtta sulh konseyi tarafından deruhte edilecektir. Yurtta sulh konseyi BM-NATO ve diğer tüm uluslararası kuruluşlarla oluşturulmuş yükümlülükleri yerine getirecek her türlü tedbiri almıştır.” cümlelerini doğrulttukları silah zoruyla TRT spikerine okutan Yurtta Sulh Konseyi üyeleri birbirlerine ne kadar da benziyor?” dedi.

“15 Temmuz’da demokrasiye sahip çıkıldı”

Açıklamasına devam eden Yavuz, “1960 darbesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen, halkın özgür iradesiyle seçtiği Adnan Menderes’e ve Demokrat Parti iktidarına darbe yapanlara karşı koyamayan halkımız, gerçekten de bunun acısını hiç unutmadı. Onun için Adnan Mendres’in mirasçısı olarak gördüğü siyasetçilere verdi hep iktidarı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine, hain FETÖ’cüler tarafından gerçekleştirilen askeri kalkışmayı bastırmak için 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan gerçek vatan sevdalısı sivillerimiz, askerimiz ve polisimiz “Menderes’e sahip çıkamadık ama bu sefer aynı hatayı yapmayacağız, Erdoğan’a sahip çıkacağız” diyerek sabahın erken saatlerine kadar süren bir mücadele ile bu kalkışma bastırılmıştır. 27 Mayıs günü Eskişehir de bir gazeteci tarafından bastırılan ve başlı başına yalan ve iftiralar ile dolu olan bildiride, Celal Bayar ve Adnan Menderes’in 12 uçak dolusu altın ve mücevheratla yurt dışına kaçmaya çalışırken yakalandığını yazmışlardı. Önceki yıllarda ülkemizin yaşadığı krizlerden dolayı ülkedeki 80 traktörün tamir edilememesi nedeniyle tarımda gerileme yaşanmasını düşündüğümüzde,12 uçak dolusu altın ile kaçarken yakalandılar duyurusunun halkta yaratacağı öfkeyi anlamak çokta zor değil aslında. 15 Temmuz gecesi hain kalkışmanın hemen başlarında, 1960 darbesindeki hain gazetecinin bastığı ilanının görevini 2016’da bu kez Amerikan NBC televizyonu ve darbeye teşebbüs eden alçak FETÖ’cülerden biri olan sözde gazeteci Emre Uslu üstlendi. Onların bu aşağılık yalanlarına göre Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’a inmeyi reddetmiş ve Almanya’dan sığınma talep etmişti. Bu yalan 27 Mayıs darbesindeki gibi uzun sürmedi. 14 Ekim 1960’ta başlayan Yassıada davaları, 15 Eylül 1961’de karara bağlanmıştı. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül sabahı, merhum başbakan Adnan Menderes ise 17 Eylül sabahı idam edildi. Merhum Başbakan Adnan Menderes o kadar vatanına ve milletine bağlı bir insandı ki, idam edilmeden önceki son sözü sorulduğunda, “Dünyadan ayrıldığım şu anda, ailemi ve çocuklarımı şefkatle andığımı kendilerine bildirin. Vatanı ve milleti Allah refah içinde bıraksın.” ifadelerini kullanmıştı. Ve eklemişti, “Kimseye kırgın değilim. ”Merhum Başbakanımız Adnan Menderes işte bu denli vatansaver birisiydi. 27 Mayıs askeri darbeden bizlere sadece darbeye önce çanak sonra ise alkış tutan kesimler, Hürriyet Bayramını kutlayan bir zillet ve en önemlisi idam edilirken bile kimseye kırgın olmayan bir Başvekil ve iki arkadaşı kaldı. Bu vesile ile merhum Başbakanımız Sn. Adnan Menderes’i, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum” ifadelerini kullandı.